Loading...

Hz.Eyüp


HZ.EYÜP

Hz.İbrahim soyundan gelen bir peygamberimizdir.

İshak A.S Sare’den doğma İbrahim peygamberimizin ikinci oğludur.

İshak A.S 60 yaşlarında iken İys ve Yakup adlarında ikiz oğullar dünyaya gelir.

Bir adı da İsrail olan Yakup A.S Soyundan gelenlere sonradan verilen isim ise “İSRAİLOĞULLARI” olmuştur.

Kuran’da İshak A.S Zürriyeti hakkında şöyle bahsediliyor;

“Ey habibim!Kuvvet ve basiret sahibi kullarımız İbrahim,İshak ve Yakub’uda zikret.”

“Çünkü biz onları halis(bir haslet) olan ahiret düşüncesiyle ihlaslı (kimseler)kıldık.”

“Gerçekten de onlar,Bizim katımızda seçilmişlerden en hayırlı kimselerdendir.
SAD SURESI:45 ve 47 Ayetler

Kuranda 4 sürede ismi geçen Eyüp A.S’den bahsedilir.Sabır örneği olarak takdim edilir.

İslâm kaynaklarında Havran bölgesinde yaşamış olan çok zengin olup sayısız malı mülkü bulunan birçok da oğlu ve kızı bulanan bir topluma peygamber olarak gönderilmiştir.

Kendinisine sadece 7 kişi iman etmiştir.

 

Kuran’ı Kerim’de ismi geçen 25

peygamberden biriside;

Eyüp peygamberimizdir.

HZ.Eyüp A.S Hz.Yakub-un ikiz kardeşi Ays’ın oğludur.

HZ. EYYÛB (A.S.)

Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Eyyûb (a.s.)’dan dört yerde bahsedilmiş olup hakkında çok az bilgi mevcuttur.Onun hakkında verilen bilgiler ise peygamber olarak görevlendirilmesi, üstün ahlâkı, ağır bir hastalığa yakalanması ve Cenab-ı Hakk’ın lütfuyla bu hastalıktan kurtulması söz edilir.

Diğer bir rivayete göre, Hz. Eyyûb (a.s.)’m babası, Hz. İbrahim (a.s.)’ın Nemrut tarafından ateşe atılması esnasında iman edip onunla birlikte hicret edenlerden biri, annesi Hz. Lût (a.s.)’ın; hanımı ise Efrahim bin Yusuf’un kızıdır.

Hz. Eyüp A.S Hakkındaki Bilgiler…

Kuran’ı Kerim’de dört yerde Hz. Eyyûb (a.s.)’dan bahsedilir.
Bunlardan birincisi olan Nisa sûresinin 163. âyetinde Allah Teâlâ, Rasülullah (s.a.v.)’e hitaben ona gönderdiği gibi,
diğer bütün peygamberlere de vahiy gönderdiğini bildirerek Onlardan bâzılarının isimlerini vermektedir.

Hz. Eyyûb (a.s.) da bunların arasındadır:

“(Ey peygamber) Biz, Nuh’a ve ondan sonraki bütün peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Tıpkı İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a,torunlarına, İsa’ya, Eyyüb’a, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a vahyettiğimiz ve Davud’a Zebur’u verdiğimiz gibi.”

En’am sûresinin 84. âyetinde ise, yine bâzı peygamberlerin isimleri sayılmakta, onların hidâyete ulaştırıldıkları ve yaptıkları iyi işler karşılığında ödüllendirildikleri bildirilmektedir.

“Bundan başka ona (İbrahim’e) İshak ve Yakub’u ihsan ettik ve her birini hidâyete erdirdik. Nuh’u da daha önce hidâyete erdirmiştik. Onun soyundan Davud’u,Süleyman’ı,Eyyûb’u,Yusufu Musa’yı, Harun’u da. İşte iyi işler yapanları böyle mükafatlandırırız. ”

Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Eyyûb (a.s.)’m isminin üçüncü defa zikredildiği Enbiya sûresinin 83.ayeti;Cenab-ı Hak, bâzı peygamberlerine verdiği imkânlar ve onlara yaptığı yardımlardan bahsederken, Hz. Eyyûb (a.s.)’in yakalanmış olduğu hastalıktan kurtulmak için yaptığı duaya da işaret etmiş ve onun bu duasını kabul ettiğini, ona şifa ile birlikte yeniden evlât ve bol miktarda mal verdiğini açıklamıştır.

Ayrıca onun bu durumunu, musibetlere mâruz kalan mü’minlerin, bu belâların giderilmesini Allah’tan istemeleri ve ihlâsla O’na sığınmaları hususunda örnek göstermiştir:

 

 

“Eyyûb’u da hatırla! O, bir zaman Rabbine, ‘Doğrusu ben bir hastalığa yakalandım. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin, bana merhamet et!’ diye duâ etmişti. Bunun üzerine duasını kabul ettik ve onu yakalandığı dertten kurtardık. Ayrıca katımızdan bir rahmet ve bize kulluk edenlere bir ders olmak üzere, ona aile fertlerini ve onlarla birlikte bir o kadarını daha verdik.”

Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Eyyûb (a.s.)’dan son kez bahsedilen Sâd süresindeki âyetlerde (41-44) de onun hastalığı ve Allah’ın lütfuyla şifa bulması konusundan bahsedilir. Eyüp A.S’ın yakalandığı dertten nasıl kurtulduğuna, malına mülküne yeniden kavuştuğuna, engin sabrına ve hanımıyla ilgili bir duruma işaret edilmiş;olup Allah’a yönelen çok güzel bir kul olduğuda söylenmiştir.

“Ey Muhammedi Kulumuz Eyyûb’u hatırla! Hani bir zaman O, Rabbine, ‘Gerçekten şeytan bana meşakkat ve ıztırap dokundurdu!’ diye nida etmişti, ona, ‘Ayağını yere vur! İşte sana, yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su!’ dedik. Nezdimizden bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere biz, ona aile fertlerini ve önceki mal-mülkünü bahşettik, bir o kadar da artırdık. Biz, Eyyûb’a, ‘Eline bir demet sap alıp onunla hanımına vur, yeminini bozma!’ demiştik. Gerçekten biz, onu sabırlı bulmuştuk. O, ne güzel kuldu! Daima Allah’a yönelirdi.”

(Yüz Değnek Meselesi

Âyetteki “Biz, Eyyûb’a, ‘Eline bir demet sap alıp onunla hanımına vur, yeminini bozma!’ demiştik.” ibaresiyle işaret edilen hususa gelince, Fahreddin Râzî ve Beyzâvî’nin naklettiklerine göre, hastalığı günlerinde, eşi bir ihtiyaç için gittiğinde geç gelmiş, bu duruma öfkelenen Hz. Eyyûb (a.s.), “Hastalığımdan kurtulursam sana yüz değnek vurayım!” diye yemin etmişti. Cenab-ı Hak, onun yeminini yerine getirmesi için bir kolaylık gösterdi. Çöplerden bir demet yaparak bir defa vurmasıyla yemininin yerine geleceğini bildirdi.

Başka bir rivayete göre ise, hastalığı arttığında hanımı, “Sen duası makbul bir adamsın, dua et de Allah şifanı versin!” deyince, “Biz yetmiş yıl nimetler içinde yüzdük, yetmiş yıl da belâ ve sıkıntıya sabredelim! Allah bana şifa verirse sana yüz sopa vuracağım.” diye yemin etmiştir. Elmalılı, bu konu hakkında şöyle demiştir:

“Deniliyor ki, Hz. Eyyûb (a.s.}, bir hâdise dolayısıyla eşine yüz değnek vurmaya yemin etmişti. Böylece bir demet yaparak vurmakla yeminin yerine geleceği kendisine ruhsat olarak gösterilmiş, şer’i ceza ve yeminlerde bu “Eyyûb ruhsatı” adıyla bakî kalmıştır. Âyette ne demeti olduğu açıkça belirtilmediği için, daha geniş mânâlara ihtimali vardır. Bizim kanaatimizce bu emir, yalnız o ruhsatı göstermekle kalmıyor, eli altında bir cemâat kurulması gerektiğini de anlatmış bulunuyor.”

Derveze, Hz. Eyyûb (a.s.)’a verilen bu ruhsatı, Allah’ın kullari için, tehlike, zarar ve günâha düşürecek problemlerden kurtulmaları hususunda meşru vesilelere tevessül edilmesine izin verdiğine delil olarak değerlendirmekte ve bunun Kur’ân’ın tekrarlarla prensip haline getirdiği bir kaide olduğunu söyleyerek çeşitli örnekler vermektedir. Hz. Eyyûb (a.s.)’a tanınan ve Allah’ın onun vefakar eşine büyük bir lütfü kabul edilen bu uygulama, fukâha arasında çeşitli görüşlere mesned olmuştur.)

 

Eyüp A.S’ın peygamber olduğunun bildirilmesi ve güzel ahlakı yanında sâdece hastalığı ve Cenab-ı Hakk’ın lütfuyla bu hastalıktan kurtuluşundan söz edilir.Bu hastalığından bahsedilirken de, duyduğu rahatsızlık,bu rahatsızlığı yüzünden yaşadığı acıyı şeytana nispet etmesi,Yüce Allah’ın emrine uyarak hastalıktan şifa bulma şekli, yeniden mal mülk ve evlâda kavuşması, hastalığı sırasındaki bir yemini ve bu yeminini yerine getirmesiyle ilgili sözler mevcuttur.
Dolayısıyla Kur’ân-ı Kerim’de onun hastalığının sebebi,ne tür bir hastalık olduğu ve safhaları hakkında kesin bir bilgi yoktur.

Bu hastalığının,diğer peygamberlerin tâbi tutulduğu imtihanlar cinsinden, derecesinin yükseltilmesine vesile kılınan bir imtihan olduğunu söyleyebiliriz.

Hz. Eyyûb A.S büyük bir sabır göstererek bu imtihanı başarıyla tamamlamıştır.

Çok Üstün Sabır Sahibi Güzel Bir Kul…

Allah Teâlâ, mealinide söylediğimiz son âyette,hastalığı sırasında gösterdiği fevkalâde sabrı ve tevekkülü dolayısıyla Hz. Eyyûb A.S hakkında şöyle buyurmuştur:

“Gerçekten biz, onu sabırlı bulmuştuk. O, ne güzel kuldu! Daima Allah’a yönelirdi.”

Kavmine peygamber olarak görevlendirilen Hz. Eyyûb A.S O Dönemin büyük zenginlerindendi.

Geniş toprakları,bağları,bahçeleri ve birçok kalabalık sürüleri vardı.Son derece sağlıklı bir bünyeye sahip olup çok sayıda evlatları da vardı.

Ömrünün bolluk ve sağlık içinde geçirdiği yıllarında varlıklı ve sağlıklı bir kulun yapabileceği en güzel kulluk şeklini gostermiş oldu Rabbine karşı.Son derece muttaki, Allah’ın verdiği nimetlere şükreden ve muhtaçlara yardım eden kullarındandı.

Dünya malına hiçbir şekilde tamah etmeyip hiçbir şekilde de onun tuzağına düşmemisti. Bunlarla alâkalı olmalı ki, Yüce Allah onu kendisine bol bol verdiği Ilk başta malı mülkü ile,sonra çocuklarının çokluğuyla en sonda ona emanet olan bedeninin sıhhatiyle imtihan etti.

Bütün mallarını mülklerini kaybedip ardından da çocuklarını kaybeden Hz. Eyyûb (a.s.), aynı zamanda ağır bir hastalığa yakalandı. Bu durumda ise o, hasta ve muhtaç sâlih kullar için örnek bir hayat yaşamıştır o halinde bile..

 

 

Başına gelen bu sıkıntılara karşı sabır zırhına bürünerek Allah’a hamd ederek ve yoğun bir şekilde ibâdete yöneldi. Hiçbir zaman kırgınlık göstermeyip büyük bir tevekkül ile Allah’tan gelen her şeye razı olduğunu gösterebilmek için elinden geleni fazlasıyla yapmıştır.

Bolluk zamanlarında nasıl ise darlık hallerinde o şekilde olup bu insanlar ve sâlih kullar için güzel bir örnek teşkil etmiştir.Hatta neticede,Allah Teâlâ tarafından “sabırlı, güzel bir kul olarak tanıtılma” yanında, sabırlı kişiler hakkında en önemli örnek hâline gelmiştir.

Rivayete göre sâliha bir hatun olan hanımı da, bollukta ve darlıkta onun gibi davranmıştır. Her daim Rabimizin vermiş olduğu Nimetlere şükretmesini bilen saliha kadın,sıkıntı ve ağır hastalık günlerinde, kocasını terk etmeyip, onu hiçbir an yalnız bırakmayıp her zaman yanında olmuştur.

Şeytanın Vesvesesi

Müfessirler, son âyette, Hz. Eyyûb (a.s.)’ın hastalığı sırasında duyduğu meşakkat ve acıyı, şeytana nispet etmesinin yanlış anlaşılabileceğini düşünerek, bu işin hakikatini şöyle açıklamışlardır;

Hz. Eyyûb (a.s.), “Gerçekten şeytan bana meşakkat ve ıztırap dokundurdu!” derken, şeytanın insanlar üzerinde hastalık ve sıkıntı meydana getirdiğini veya onun böyle bir güce sahip olduğunu kastetmemiştir. Zâten şeytanın böyle bir gücü de yoktur. Çünkü böyle bir güce sahip olması durumunda insanların onun kötülüklerinden kurtulmaları mümkün olamazdı. Şeytanın insanlar üzerindeki yetkisi, vesvese vermek suretiyle onları etkilemesinden ibarettir. Hz. Eyyûb(a.s.)’ın kastettiği de işte bu vesvesedir. Şeytanın Hz. Eyyûb (a.s.)’a verdiği vesvesenin keyfiyeti hakkında ise farklı açıklamalar yapılmıştır.

Bu hususta söylenenler özetle şöyledir:

Hz. Eyyûb (a.s.)’ın hastalığı şiddetlenince, ona gelen şeytan, önceden sahip olduğu nimetleri ve o andaki hastalığını hatırlatarak,onu rahatsız etmeye çalışırdı.Veya vesvese suretiyle gelir,sıhhat bulamayacağından bahsederek onun zihnini karıştırmıştır.

Yahut eşine, “Kocan bana itaat ederse, hastalığını gideririm.” der, bunun üzerine eşi, şeytanın sözlerini aktararak Eyyûb’ u rahatsız edermiş… bu yollardan hangisiyle olursa olsun, onun vesvesesi kendisini rahatsız ettiğinden Hz. Eyyûb(a.s.), onun şerrinden kurtulmak için Allah’a duâ etmiştir.

Bu hususta Mevdûdî, şöyle demektedir;

“Hz. Eyyûb (a.s.), ‘Gerçekten şeytan bana meşakkat ve ıztırap dokundurdu!’ ifadesiyle, şeytanın bir musibet ve hastalık verme gibi bir güce sahip olduğunu söylemek istememiştir. Zîrâ Hz. Eyyûb (a.s.), şiddetli bir hastalığa yakalanması, tüm servetini ve evlâdını kaybetmesi ve tüm yakınlarının kendisinden yüz çevirmesinden ziyâde, şeytanın vesvese yoluyla kendisine eziyet etmesinden yakınıyordu. O, ‘Şeytan bana vesvese vererek me’ yus olmamı istiyor, beni nankör olmaya sevk ediyor ve sabrı terk etmem için elinden geleni yapıyor.’ demek istiyordu.”

 

Eyüp A.S’ın Şifa Bulması

Kur’ân-ı Kerim’de açıklanan diğer bir hususda şöyledir.

Hz. Eyyûb (a.s.)’ın şifa bulmak için yaptığı duânın Allah Teâlâ tarafından kabul edilmesi ve hastalıktan kurtulması için ne yapması gerektiğinin bildirilmesidir. Cenab-ı Hak, O’na “Ayağını yere vur! îşte sana, yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su!” buyurarak hastalığından nasıl kurtulacağını açıklamış, bunun üzerine ayağını yere vurduğunda, oradan soğuk bir su fışkırmış ve Hz. Eyyûb (a.s.), o sudan içip ardından banyo yapınca şifa bulmuştur.

Hz. Eyyûb (a.s.)’ın hastalığı, Enes b. Mâlik’ten nakledilen bir hadise göre on sekiz yıl devam etmiştir.

Bu hastalığın yedi veya üç yıl sürdüğünü bildiren rivayetler de vardır.
Bir hadiste de Hz. Eyyûb (a.s.)’ın bu hastalığa bir çarşamba günü yakalandığı ve bir salı günü kurtulduğu belirtilmiştir.

Eyüp (a.s) Kendisine Yeniden Çocuk ve Mal Verilmesi

Kur’ân-ı Kerim, Allah Teâlâ’nın, duasını kabul ederek sağlığına tekrar kavuşturduğu Hz. Eyyûb (a.s.)’a, önceden olduğu gibi, çok sayıda çocuk ve büyük bir servet bahşettiğini, hatta önceki servetini ikiye katladığını da haber vermiştir:

“Nezdimizden bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere biz, ona aile fertlerini ve önceki mal-mülkünü bahşettik, bir o kadar da artırdık.”

“Bunun üzerine duasını kabul ettik ve onu yakalandığı dertten kurtardık. Ayrica katımızdan bir rahmet ve bize kulluk, edenlere bir ders olmak üzere, ona aile fertlerine ve onlarla birlikte bir o kadarına daha verdik.

 

Rasulullah (s.a.v.) ona bahşedilen nimetlerle ilgili olarak şöyle buyurmuştur;

“Eyyûb peygamber bir gün çıplak olarak yıkanırken, üzerine altın çekirgeler düşmeye başladı. Eyyûb, onları toplayıp elbisesinin içine doldurmaya başlayınca, Cenab-ı Mevlâ, ‘Ya Eyyûb! Ben seni bu gördüklerine dönüp bakmayacak kadar zengin kılmadım mı?’ diye seslendi. Eyyûb ise, ‘Evet, izzetine yemin ederim ki, beni çok zengin kıldın; fakat ben senin lutfettiğin bereketten müstağni olamam.’ dedi!..”

Rivayete göre Hz. Eyyûb (a.s.) hastalanmadan önce 70 yıl sıhhatine kavuştuktan sonra ise 70 yıl daha yaşadığını söyleyebiliriz.

Fakat Eyüp (a.s) bütün ömrünün sadece 93 yıl olduğu da söyleniyor.