Loading...

Peygamberlerin Özellikleri


 

Arapça’da ise peygamberlik manasına gelen birçok ifade vardır bunlarRisalet, Nübüvvet, Resul, Nebi kelimeleridir. Resul ve Nebi arasında ince bir ayrıntı bulunmaktadır. Kendisine yeni bir kitap ve şeriat(kurallar bütünü) verilen peygambere Resul denilirken kitap verilmeden önceki peygamberin uygulama ve şeraitine uyan peygambere ise Nebi denilir. Her Resul Nebi olur iken her Nebi Resul değildir.

Kısacası Allahü teâlâ‘nın elçisi olarak emir ve yasaklarını bildiren seçkin insana Peygamber denilir. Peygamberlik seçilerek elde edilen bir vazife değildir aksine Allah tarafından bir lütuf ve ihsan ile önceden belirlenen bir makamdır. Çalışarak veya çok amel ederek Allah dostu olunabilir ama Peygamber olunamaz. Allahü teâlâ insanları hiçbir zaman başıboş bırakmamış peygamberleri ile onları Hak ve Rahmete çağırmıştır. Allahü teâlâ her Ümmete Peygamber göndererek onları kendi cinsleri ile uyarmıştır. Böylece emir yasaklarını tebliğ etmeden, günah sevabı açıklamadan kimseye azap etmeyeceğini ayet ile bildirmiştir. Bir ayeti kerimede Peygamberlerin uyarıcı ve müjdeci olarak gönderildiği ifade edilmektedir. Peygamberler görüntü olarak bizim gibi insandır ama ruhani ve özel olarak Allah tarafından harkülade özellikler ile donatılmışlardır.

Kur’an-ı Kerim de Meryem oğlu İsa olarak bahsedilen İsa Aleyhisselâm ’ın üstün özellikleri ile ölü diriltmesi İsrailoğullarını sapıttı ona İlah atfında bulundular bunun üzerine Allahü teâlâ Kur’an-ı Kerim’de sürekli İsa Aleyhisselâm’dan Meryem oğlu İsa olarak bahsetmektedir. Halbuki ölüleri dirilten İsa Aleyhisselâm değildir Allahü teâlâ‘nın izni ile gerçekleşen bir olaydır ve İsa Aleyhisselâm bulutun yağmura vesile olması gibi ölünün dirilmesine sebep kılınmıştır. Peygamberlerin hepsinde bazı özellikler bulunur bunlar değişmez ve hepsinde bulunan özelliklerdir.

Peygamberlerin Özellikleri
 a) Mucize göstermek. Allah'tan vahiy aldığını ve peygamber olduğunu ileri süren kimsenin doğ­ ruluğu mucize ile bilinebilir. Mucize aklen mümkün olup peygamberin nübüvvetin kanıtlaması için gereklidir. gerçek peygamberi e sahte peygamberi birbirinden ayı­ ran yegane kanıt mucizedir (Fahreddin erRazi, Xl, 108). Tarihte gerçek peygamberlerin dışında yalancı peygamberler de çık mıştır. Hz. Muhammed'in vefatından hemen sonra Esved el-Ansi. Tuleyha b. Huveylid, Secah, Müseylime gibi sahtekarların türediği, başka zamanlarda da sahte peygamberlerin ortaya çıktığı bilinmektedir. Her peygambere yaşadığı zamanda yaygın olan bilgi ve maharet konularıyla örtüşecek türden mucizeler verilmiştir.

b) Vahiy almak ve tebliğ etmek. Vahiy alan peygamber, iradesi dışında ve diğer insanlarca tecrübe edilmesi mümkün olmayan bir şekilde bazı ilahi bilgiler idrak eder, bunların kendisine Allah tarafından gönderildiğini yaşadığı derunl tecrübelerle anlar (Abdülkahir ağda dl . s. ı 56- ı 57; Reşld Rıza. . 220) Hz. Musa ile Isa nın annelerine vahyedilmesi örneğinde olduğu gibi Allah'ın peygamber olmayanlara da vahiy telkin etmesi mümkündür, ancak bunlar ilham şeklinde değerlendirilir. Her peygamber aldığı vahiyleri eksiksiz biçimde insanlara tebliğ etmiştir. 

c) Beşeri niteliklere sahip olmak. Peygamber mucize gösteren ve Allah'tan vahiy alan bir kişi olmakla birlikte ulühiyyet vasıfları taşımaz. Her insan gibi o da doğar. yaşar ve ölür. Peygamberin insan tü- ründen olması onun için bir kusur olmayıp aksine, insanlarla ilişki kurarak ilahi emirleri tebliğ etmesine ve kendisinin rehber kabul edilmesine daha uygundur (Matü- rldl. V. 208. 33 7) Kelamcıların çoğ unluğuna göre bir insana ancak ergenlik dönemine girdikten sonra peygamberlik mertebesi verilir. Fahreddin er-Razi ve Teftazanl gibi alimler ise Hz. Isa'da çocukken bazı harikulade olayların müşahede edilmesine dayanarak peygamberlik için ergenlik dönemine girmenin şart olmadı­ ğını söylemiştir (Arapkirli Hüseyin Avni, s. 12 5 . Peygamberin akıllı , zeki, fiziki eksiklik ve kusur taşımayan bir yapıda yaratılması görevlerinin gerektirdiği özelliklerdir. Kelamcılar, peygamberin tebliğ ettiği ilahi mesajları yeterince anlatabilmesi ve güçlü tartışmacılarla başa çıkabilmesi için bedenen ve zihnen mükemmel yaratıldı­ ğını belirtir (a.g.e., s. 125-126). Peygamberin beşeri özellikleri noktasında tartışı­ lan konulardan biri de cinsiyet meselesidir. Matürldiyye'nin tamamı ile bazı Eş'ariyye alimlerine göre peygamberin erkek olması şarttır; nitekim Kur'an'da sadece erkeklerin nübüwetle görevlendirildiği belirtilmiştir (Yusuf 12/ 109; en-Nahl 16/43;el-Enbiya 21/7). Yaratılışı itibariyle erkeklere nisbetle dirençleri daha zayıf olan kadınların çetin bir mücadeleyi gerektiren peygamberlik görevini başarması mümkün değildir. Ayrıca kadınlık halleri de ibadetlerde örnek olmalarını engelleyicidir (Nureddin es-Sabun!, s. 46; Teftazanl, II, ı 98; Kemaleddin İbn Ebu Şerif , s. 194 ). İbn Hazm, Kurtubl ve başta Ebü'I-Hasan ei-Eş'arl olmak üzere Eş ariyye alimlerinin çoğunluğu , nebl-resul ayırırnma dayanan peygamber anlayışının bir sonucu olarak Asiye ve Meryem gibi bazı kadınların nebl olan peygamberler arasında yer aldığını kabul etmiştir. Onlara göre nebl Allah ın tebliğle görevlendirmeksizin kendisine vahiyde bulunduğu kişidir. Kur'an'da Allah'ın Hz. Musa ile Ysa nın annelerine vahyettiği, Hz. Meryem'i alemlerdeki bütün kadınlardan üstün kıldığı belirtilmiştir (Al-i imran 3/42; el-Kasas 28/7; İbn Hazm, V, ı 19- ı 2 ; Bedreddin el-Ayni, XV, 309; Kemaleddin ibn Ebu Şerif, s. 195- ı 96) Bunun yanında alimler, Allah'ın kadınlardan -kelam ilminde kabul edilen terim anlamıyla- resul göndermediği hususunda aynı görü- şü paylaşmıştır. Öte yandan peygamberin Allah'tan gayba dair bilgiler alması onun kendi imkanlarıyla gaybı bildiği anlamına gelmez. Kelamcılara göre Allah hidayet vermedikçe peygamber kimseyi hidayete erdiremez (Fahreddin er-Razi, IV, 67) Peygamberin beşer olduğunu bildiren sarih naslara rağmen onun Allah ın zatı ve nitelikleri hakkında her şeyi bildiği, öldükten sonra ruhunun cesedine iade edildiği ve kırk gün sonra gök katiarına yükseldiği veya kabrinde yaşamaya devam edip ibadetle meşgul olduğu tarzında eskiden beri süregelen ve bazı hadislerin yanlış yorum anmasından kaynaklandığı anlaşılan inançlar peygamberi yüceitme temayülü- nün aşırı şeklidir ve gerçekle ilgisi yoktur (Kadi Abdülcebbar, XV, 29 ı; Ahmed b. Hüseyin el-Beyhaki, s. 26-28; Ahmed b. Muhammed el-Gaznevl , s. ı 7; Bedreddin el-Ayni, IV, 48; SüyQtl, s. 45-57).

d) Allah tarafından seçilmiş olmak (vehbi ! ik) Kelamcılar, peygamberliğin yalnızca Allah tarafından seçilmekle mümkün olacağı görüşünde ittifak etmiştir. Bir insan üstün ahlaka sahip olmak, çok ibadet etmek gibi nitelikleriyle peygamberlik mertebesine erişemez . Ancak kelamcılar, Allah'ın peygamber seçtiği insanı bedeni ve ruhi vasıflarıyla farklı bir yaratılışa sahip kılıp kılmadığı hususunda iki farklı görüş ileri sürmüştür. Çoğunluğa göre peygamberin bu nitelikleri bakımından diğer insanlardan hiçbir farkı yoktur, peygamber olmakAllah ın bir lutfudur (İbr him 14 ı 1; Seyfeddin el-Am idi, s. 3 ı 7). Ebü'l-Muln en-Nesefi, Fahreddin er-Razi, Şehabeddin Mahmud ei-Aıüsl, Muhammed Abduh gibi alimiere göre ise Allah, peygamber seç- tiği insanı bedeni ve özellikle ruhi bakımdan diğer insanlardan üstün bir yaratılışa sahip kılmıştır. Buna göre peygamber ruhi melekeleri itibariyle meleklere benzer, beşeri zaaflara yenilmez, görevini ihmal etmeyen bir kararlılığa sahiptir. Aksi takdirde görevinin üstesinden gelemez, vahiy almaya ve başta Cebrail olmak üzere melekleri görmeye güç yetiremezdi (Nesefl. I, 532-533; Bedreddin el-Ayni, IV, 51 ; Alusl , lll, ı3I-132 ; Reşld Rız , Il, 14; VIII, 39-40). Kur'an'da Allah ın peygamberliği tevdi edeceği yeri en iyi bildiğine vurgu yapılması da (el-En'am 6/ 124) bu görüşü destekler. Peygamberliğin vehblliği bunun babadan oğula intikal eden bir görev olmadığını da gösterir. Nitekim Hz. Nuh'un oğlu ve Hz. İbrahim'in babası inkarcılardandi (HQd 11/42-46; et-Tevbe 9/114).

e) Günah işiemekten korunmuş olmak (ismet). Kelamcıların çoğunluğuna göre, tebliğ ettiği ilahi em iriere uymakta örnek olmakla görevlendirilen peygamber bilinçli şekilde günah işiemekten korunmuş­ tur (İbn Hazm, IV, 6). İsmet terimi hakkında Ailah'ın peygamberi, kendi iradesiyle itaat etmeye yöneltip günah işle rnekten sakındı acak lutfuna mazhar kılması " diye yapılan tanım AIIah'ın peygamberde günah işleme gücü ve iradesi yaratmaması" yolundaki tanımdan daha isabetlidir. Zira peygamber de imtihana tabi tutulan bir insandır, bu durum onun dilediği fiili yapma irade ve gücünden yoksun bırakılmamasını gerektirir (Mil.türld!, V, 55, 73; VIII , 43; Kemaleddin ibn Ebu Şerif, s. 195-196; Ali el-Karl, s. 53 ) Peygamber. bu ilahi inayetin yanı sıra Allah'a olan yakin mertebesindeki imanı ve derin sevgisi sayesinde O'nun buyruklarına itaat edip yasaklarından kaçınır. Kelamcılar, peygamberlerin ismeti konusunda nakli deliller ileri sürmekle birlikte (mesela bk. el-Maide 5/67; Yusuf 12/24) daha çok akli deliliere dayanmışlardır; bunların esasını da insanların Allah'ın emirlerine itaat etmesini sağlamak için O'nun tebliğine öncelikle peygamberlerin uyup ümmetierine örnek olma zorunluluğu teşkil eder (Kadi Abdülcebbar, XV, 279 vd.; Nesefl, II, 836; Teftazanl. II, 193; Hayali, s. 90-91 ). Farklı görüşler bulunmakla beraber alimierin bü- yük çoğunluğu peygamberlerin küfürden,vahiyleri tebliğ edip uygulamada hata etmekten ve yalan söylemekten korunduğu ıdk) görüşünde birleşmiştir (Kadi Abdülcebbar, XV, 28 1; Kemaleddin İbn Ebu rif, s. 195; Ali el-Karl, s. 52). Ancak onların uygulamada ictihada dayalı olarak bazı hatalar yapabildikleri ve bu takdirde ilahi uyarıya muhatap oldukları kabul edilmiştir (Nesefl, 1, 529-534; eşld Rıza , IX, 109-110). Peygamberlerin günah işlemek ten korunması meselesiride Şla ve SQfiyye ile Ebu İshak el-İsferaylnl gibi az sayıda Sünni kelamcısının dahil olduğu bir grup, onların nübüwetten önce ve sonra kasten veya sehven, büyük veya küçük hiçbir günah şlemediğini ileri sürmüştür (Kadi az , II, 71 8-732; Sübkl, IV, 260-261 ; İsmail Hakkı Bursevl , VI, 323; Ca'fer es-Sübhanl, II, ı 55- I 56). Bunların dışında Matürldiyye, Eş'ariyye ve Mu'tezile'nin dahil olduğu çoğunluk, peygamberlerin nübüwetten önce ve sonra büyük veya önemli sayılabilecek küçük günahı kasten işlemediği, buna karşılık unutarak veya yanılarak nübüvvetten önce ve sonra küçük günah (zelle) işlediği görüşünü benimsemiştir. Ayrıca Mu'tezile mensupları ve Ehl-i sünnet'ten bazıları peygamberlerin nübüwetten önce büyük günah iş em ş olabileceği görü- şündedir (Ebü'l-Leys es-Semerkandl, s. I 73-176; Kadi Abdülcebbar, xv, 280; Kemaleddin İbn EbQ Şe rif. s. 199-200; Ali el-Karı, S . 50-51). Selefiyye alimleri de peygamberlerin nübüwetten önce büyük, nübüwetten sonra küçük günah işleyebileceğini kabul etmiştir (İbn Kuteybe, s. 404). Kelamcılar, Kur'an'da ve hadislerde belirtilen ve günah sayılan bazı fiilieri peygamberlerin yaptıklarına ilişkin haberlerin te'vil edilmesini zorunlu görmüştür. Zira ilgili naslar bir bütün olarak incelendiğinde söz konusu fiilierin nübüwetten önce gerçekleş­ miş olmak, unutup yanılmak, günah olan bir neticeyi doğuracağını bilmernek veya bir tehlikeden korunmak gibi meşru sebeplere bağlı olarak peygamberlerden sudur ettiği anlaşılır. Ayrıca kelamcılar, peygamberlerin beşeriyet vasfı taşımalarının ve ilahi mağfirete muhtaç olmalarının da bazı hatalar yapmalarını gerektirdiği görü- şündedir. Çünkü hata yapmamak ve bağışlanmaya ihtiyaç d uymamak sadece Allah'a mahsustur (Cahiz, s. 89; Fahreddin er-Razi, XXIII, 54). İsmet sıfatına dair gö- rüş ayrılıkları Kur'an'daki açıklamalara gö- re değerlendirildiği takdirde, peygamberlerin yanılarak veya unutarak Allah 'ın dost! uğundan çıkmayı gerektirmeyecek şekilde bazı günahlar iş emelerini mümkün gören görüşün doğruluğu ortaya çıkar. ismetin mahiyetini de "yapılan ilahi uyarı­ nın ardından peygamberin kendi iradesiyle hatadan dönmesi" şeklinde anlamak Kur'an'daki açıklamalarla örtüşür (mesela bk. Yusuf 12/24)

f) Doğru sözlü ve güvenilir olmak (sıdkemanet). Sıdk "her konuda doğruluk", emanet ise "her alanda insanlara güven vericilik" anlamına gelir. Kur'an'da peygamberler sıddlk ve emin diye nitelendirilmiş­ tir (Meryem 19/4 1; eş-Şuara 26/107, 125, 143, 162, 178). Kelamcılar, ilahi emaneti yerine getirmekle görevlendirilen peygamberlerin bu niteliklere sahip olması gerektiğinde ittifak etmiştir. Davranışlarında ve hükümlerinde adaletli olmak da peygamberlerin güvenilirlik niteliği çerçevesinde zikredilir. Hiyanet, yalancılık ve zulüm peygamberlerde görülmesi mümkün olmayan niteliklerdir (Arapkirli Hüseyin Avni, s. 130; M. Rewas Kal'ikl. ı. 952).