Loading...

Kavramlar


PEYGAMBERLİKLE İLGİLİ KAVRAMLAR

Peygamberlere iman konusu İslâm dininin ve diğer geçmiş semavî dinlerin bilinmesinde önemli yeri bulunan bir esastır. Bu konuya dair bilgileri kavrayabilmek için peygamberliğe ilişkin çeşitli kavramların bilinmesine ihtiyaç vardır. Bunların başında nübüvvet, vahiy, nebi ve resul kavramları gelir.

Nübüvvet

 

 


 

Arapça bir kelime olan nübüvvet "bilinmeyeni haber vermek" demektir. Dinî kültürümüze peygamberlik diye intikal eden nübüvvet, terim olarak şöyle tanımlanır: Kâinatı yaratan Allah'ın, dinî ve dünyevî konularda insanları bilgilendirip buyruklarını haber vermek üzere seçtiği bir insanı elçilikle görevlendirmesidir. Yüce Allah elçilik yapmakla görevlendirdiği kişiye başta kendi varlığı, nitelikleri, canlı-cansız bütün yaratıkları barındıran kâinatın yaratılışı, oluşumu, yaratılış amacı, işleyişi ve sonu, âhiret âlemi, varlıklar içinde insanın yeri, önemi ve görevleri, bilgi üretme yöntemleri, fert ve toplumun mutluluğu için dünya hayatında uyulması gereken belli başlı kurallar olmak üzere insanı ilgilendiren hemen her konuda vahiy yoluyla bilgiler öğretmiş ve bunları diğer insanlara tebliğ etmesini emretmiştir. Şu halde Allah ile yaratıkları arasındaki ilişki ve iletişimi ifade eden nübüvvet müessesesinde vahiy aslî bir unsur olarak karşımıza çıkar. Öyle ise "vahiy ne demektir?"

Vahiy a) Vahyin Tanımı

Sözlükte "gizlice söylemek ve bildirmek veya gizlice söylenen söz" anlamına gelir. Terim olarak ise, "Allah Teâlâ'nın çeşitli konulara ilişkin bilgileri söz veya mâna şeklinde, doğrudan doğruya yahut melek vasıtasıyla peygamberlere gizlice bildirmesi"dir. Vahye muhatap olan peygamber, iradesi dışında ve olağanüstü bir şekilde idrak ettiği bu bilgilerin kendisine Allah tarafından gönderildiğini kesin olarak bilir. Peygamber Allah'tan vahiy almakta olduğunu yaşadığı tecrübe ile anlar. Zira vahyin gelişi sırasında peygamberde fizyolojik ve psikolojik değişiklikler meydana gelir. Nitekim Hz. Peygamber'in vahyi idrak ederken soğuk zamanlarda bile terlediği, deve üzerinde iken vahyin tesiriyle devenin çöktüğü ve bazan yanında bulunanları arı uğultusuna benzer sesler duyduğu bilinmektedir (Buhâri, “Bed’ü’l-vahy”, 1, “Fezailü’l-Kur’ân”, 2; Müsned, I, 34, II, 176). Peygamberin dışındaki insanlar ise göstereceği mucizelerle ona  gelen bilgilerin vahiy olduğunu bilirler. Nübüvvetin esasını teşkil eden vahiy Kur'an'da Hz. Mûsâ ve Hz. İsâ'nın anneleri gibi peygamber olmayan bazı insanlara, meleklere, ateşe, bal arısına, yere ve göğe ilâhî hitap ve ilhamın gelmesi anlamında kullanılmıştır. Ayrıca şeytanın insanlara telkin ettiği duygu ve düşünceler de Kur'an'da bazan vahiy kelimesiyle ifade edilmiştir. Ancak bunlar vahyin sözlük anlamındaki kullanımından ibaret olup peygamberlere gelen vahiyle bir ilgisi yoktur.

b) Vahiy Türleri

Allah katından peygambere gelen vahiy değişik şekillerde vuku bulmuştur:

Sâdık Rüya. Başlangıç döneminde vahiy peygamberin gördüğü rüyaların aynen gerçekleşmesi tarzında olur. Hz. Peygamber'in nübüvvetin başlangıcında gördüğü bütün rüyaların sabah aydınlığı gibi aynen gerçekleştiği bilinmektedir. Diğer peygamberler de bu tür vahiyler almışlardır.

Meleğinin Getirmesi. Vahiy, bunları taşımakla görevlendirilen Cebrail'in ya aslî suretiyle peygamberlere görünerek veya insan şekline bürünerek (temessûl) yahut da görünmeden peygamberlere vahiy getirmesiyle vuku bulur. Hz. Peygamber'e bu üç yolla da vahiy gelmiştir.

Vasıtasız Vahiy. Yüce Allah peygambere doğrudan hitap ederek veya onun kalbinde bir bilgi yaratarak dilediği hususları vahyedebilir. "Kelimullah" diye anılan Hz. Mûsâ Tur Dağında, Hz. Peygamber de mi'rac olayında bu tür vahiyler almıştır. Her üç vahiy türüne de Kur'an'da temas edilmiştir.

c) Vahyin İmkânı

Özü itibariyle yoğun bir ruhî tecrübe olan vahiy aklen mümkündür. Kur'ân-ı Kerîm'de görülenlerin yanında görülmeyen varlıkların bulunduğuna dikkat çekilerek vahyin imkânına işaret edilir ve bununla şu husus anlatılmak istenir: Ey insanlar bilesiniz ki siz sıradan insanlar olarak bütün varlıkları görebilecek bir şekilde yaratılmış değilsiniz. Varlıkları gördüklerinizden ibaret sanmayınız. Sizden üstün bir nitelikte yaratılan peygamberler, sizin göremediğiniz varlıkları görüp onlarla irtibat kurabilir. Bu imkânsız bir şey değildir. Canlı varlıkların değişik kabiliyetlerde yaratılmış olması, Kur'an'ın bu tesbitini doğruladığı gibi, gözle görülemeyen varlıkların mevcudiyetini keşfeden bilimsel gelişmelerin ortaya koyduğu sonuçlar da bunu teyit etmiştir.

Nebî-Rasul

Nebî, sözlükte "haber veren" veya "kendisine haber verilen kişi" mânasına gelir. Resul de "haber getiren elçi" demektir. Her ikisinin yerine aynı anlamı ifade eden ve Farsça kökenli olan peygamber kelimesi kültürümüze yerleşmiştir. Dinî bir terim olarak "buyruklarını haber vermek üzere Allah'ın insanlardan seçip kendisine vahiy yoluyla kitap verdiği kişi" diye tanımlanır. Kur'ân-ı Kerîm'deki bilgilere göre Allah insanlardan nebî ve rasuller seçmiş, sadece rasullere değil, hem rasullere hem de nebilere kitaplar vermiş; Hz. Mûsâ, Harun ve İsmail'den rasul-nebî diye bahsedilmiştir (el- Hadid 57/25-26, el-Ankebût 29/27, Es-Saffât 7/114-117). Bununla birlikte Kur'an'da resul ile nebî arasında bir ayırım yapıldığı anlamına gelebilecek açıklamalara da rastlanmaktadır. Peygamberlerin aldıkları vahiyleri okudukları sırada şeytanın onlara bir şeyler karıştırmaya çalıştığı ifade edilirken resul ve nebî atıfla birbirinden ayırt edilmiştir. Bu da nebî ile resul arasında bir fark bulunduğuna işaret kabul edilmiş ve İslâm âlimlerince resul "yeni bir şeriatla gönderilen peygamber", nebî ise "önceki bir peygamberin getirdiği şeriatı tebliğ eden peygamber" diye tanımlanmıştır. Şu da var ki resul Allah ile yaratıkları arasında elçilik yapan melek veya melekler mânasına da gelir. Nitekim insanların ruhlarını alan meleklere "rusül" denilmiş, meleklerin kanatlı elçiler oldukları ifade edilirken onlardan rusül diye söz edilmiş ve özellikle Cebrail'e resul adı verilmiştir(el-En’am 7/37, Fâtır35/1, el-Hakka 69/40).

Prof.Dr.Bekir Topaloğlu - Yusuf Şevki Yavuz - İlyas Çelebi